Editör: Erkavim Yıldırım
Hastalık glossodini, glossopirozis, glosalji ve stomatodini gibi isimlerle de anılır. Bu sendromda hastalar başta dil olmak üzere damak, yanak ve dişetlerinde ağrı, acı ve yanma hissi tanımlarlar. Şikayetler sabah saatlerinde daha hafiftir, gün içinde giderek şiddetlenir ve genellikle gıda alımı ile hafifler. Ağız mukozası genellikle normaldir ancak bazı hastalarda dilde çatlaklar ve izler görülebilir (Geografik dil). Bazı hastalar ağızda acı veya metalik tarza değişik tatlar hissettiklerini ifade ederler (Fantom tat duyusu). Bu şikayetler bulantı hissi ile birlikte olabilir.
Yanan ağız sendromu seyrek olmayan bir sorundur ve yetişkin nüfusun % 1-3 ünü etkilediği tahmin edilmektedir . Hastalık tipik olarak orta yaşlı ve yaşlı kadınlarda görülür. Erkeklerde daha seyrek rastlanır. 30 yaş öncesi dönemde nadir görülür. Kadınlarda erkekler göre 5-7 kez daha sık rastlanır. Bazı yayınlarda 50 yaş sonrasındaki kadınların %10 unda, erkeklerin de %3-4 ünde yanan ağız sendromu olabileceği ileri sürülmektedir. Hastaların büyük bir çoğunluğu 50-60 yaş arasında bulunan postmenapozal dönemdeki kadınlardır.
Hastalık genellikle yavaş bir başlangıç gösterir ve belirtiler yıllar içinde şiddetlenir.
Hastaların yaklaşık yarısında başlangıç belirtileriyle dişlerle ilgili problemler ve yapılan tedavilerle bağlantı kurulur. Bu nedenle yanan ağız sendromu olan hastalar öncelikle bir diş hekimine veya KBB hastalıkları uzmanına başvururlar. Bu durum tanının gecikmesine ve çok sayıda gereksiz ve etkisiz tedavilerin yapılmasına neden olur.
Yanan ağız sendromu bir nöropatik ağrıdır ancak sebebi tam olarak bilinmemektedir. Hastalığın hemen her zaman tat alma duyusunda azalma ile birlikte olması merkez sinir sisteminin inhibitör (baskılayıcı) etkisinde bir defekt olduğunu düşündürmektedir.
Yanan ağız sendromu olan hastalardaki psikolojik sorunlar kronik ağrı duyumunun nedeni ya da sonucu olabilirse de psikolojik değişikliklerin hastalığın sebebi olmaktan çok sonucu olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bununla birlikte bu hastaların geçmişte psikatrik tedavi görmüş olma oranlarının göreceli olarak daha yüksek olduğu da bilinmektedir. Yanan ağız sendromu tanısı koyulmadan önce benzer yakınmalara neden olabilecek diğer patolojilerin varlığı uzaklaştırılmalıdır.
Yanan ağız sendromuna benzer belirtiler oluşturabilecek olan ve ayırıcı tanıda düşünülmesi gereken hastalıklar şunlardır;
•Sjögren sendromu (Ağız ve gözlerde kuruma ile seyreden bir hastalık)
• Skleroderma ve romatoid artrit gibi romatizmal hastalıklar
• Gastroözofagial reflü hastalığı
• Bazı ilaçların (Metronidazol, antidepresanlar, ACE inhibitörleri, kemoterapi ilaçları vb) kullanımı, radyoterapi
• İyi kontrol edilmeyen şeker hastalığı
• Demir, folik asit, B12 vitamini ve diğer B vitamin eksiklikleri, çinko eksikliği
• Hipotiroidi (tiroid bezinin az çalışması) Ağız içi enfeksiyonları (Mantar enfeksiyonları ve viral enfeksiyonlar)
• Dişlerle ilgili sorunlar, dolgu ve protezler
• Tütün (sigara , puro içmek veya türün çiğnemek) ve alkol içeren ağız gargaralarının kullanımı
•
• Nörodejeneratif hastalıklar (Multipl skleroz vb.)
• Psikolojik bozukluklar (Depresyon, anksiyete, hipokondriyazis vb.)
Teşhis
Hastanın şikayetlerinin ayrıntılı olarak dinlenmesi (anamnez) ve benzer belirtilere neden olabilecek, yukarıda belirtilen diğer hastalıkların araştırılması tanıda en önemli basamağı oluşturur. Özellikle ağız yakınmaları olan yaşlılarda organik etiyolojik faktörler dışlandıktan sonra yanan ağız sendromu da akla gelmelidir. Yanan ağız sendromu varlığını destekleyici bulgular şunlardır:
• Ağızda yanma ve/veya ağrı hissi (Dilde, damakta, dudakta veya dişetinde hissedilebilir)
• Dilde metalik ve /veya acı tat hissi
• Ağrının gıda alımı ile hafiflemesi
• Şikayetlerin gün içinde giderek artması
• Ağız kuruluğu veya ağızda kuruluk hissi
• Şikayetlerin uzun zamandan beri (en az 4 ay) varolması
Yanan ağız sendromu olan hastalar bir gastroenterolog, diş hekimi ve bir psikiyatri uzmanı tarafından birlikte değerlendirilmelidir. Belirgin bir patolojik lezyon olmadığından tedavi seçenekleri sınırlıdır Organik bir nedenin saptanamadığı yanan ağız sendromu olgularında uzun dönemli antidepresanlar, benzodiazepinler ve clonazepam (GABA erjik ilaçlar) ile birlikte psikoterapik yöntemlerin kullanılmasıyla başarılı sonuçlar elde edilebileceği bildirilmiştir.
Acı ağız semptomlarına yol açabilecek ACE inhibitörü vb. ilaçlar kullanan hastalarda bu ilaçların kesilmesi faydalı olabilir. ALA (Alpha lipoic acid) in 600mg/gün dozunda etkili olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur. Gabapentin‘in tek başına veya ALA ile kombine edilerek kullanıldığında hastaların %50 ve %70 inde iyi sonuç alındığı bildirilmiştir (plasebo gurubunda %15). Clonazepam’ın ağızda çözünen formu faydalı olabilir, tedavinin 2. haftasında hastaların %66 ında, 6. ayında da %30 unda ağrı şiddetinin azaldığı gösterilmiştir (Clonazepamın 1mg lık tabletleri ağızda 3 dk kadar eritilir ve daha sonra tükürülerek çıkarılır).
Capsaicin (biberdeki acılığı veren etkin madde) günde 3 kez alındığında hastaların %93 ünde belirgin düzelme sağlayabildiğini bildiren çalışmalar yayınlanmıştır. Depresif hastalarda antidepresan ve antipsikotik tedavi kombinasyonları faydalı olabilir. Hastanın psikiatrik tedavi görme konusundaki isteksizliği, psikotrop ilaçlara karşı olumsuz tutumu ve taburcu olduktan sonra tedaviyi sürdürmeyip ilaçlarını kesmesi gibi etkenler tedavi başarısını azaltabilir. Hastalığın ortaya çıkmasına katkıda bulunabilecek ruhsal etkenlerin belirlenmesi, hastaların ve hekimlerin bu hastalık hakkında eğitilmesi ve bilgilendirilmesi tedaviye anlamlı katkılar sağlayacaktır. SSRI türü antidepresanlardan paroxetin etkili bulunmuştur.
Sizin için hangi tedavinin uygun olacağına doktorunuz karar verecektir.